29 Haziran 2014 Pazar

İSO TÜRKİYENİN 500 BÜYÜK SANAYİ KURULUŞU-2013 ARAŞTIRMA RAPORUNUN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

İstanbul Sanayi Odası tarafından açıklanan 2013 yılı Üretimden satışlar verilerine göre "Türkiyenin 500 büyük sanayi kuruluşu sıralaması" ve bu veriler baz alınarak hazırlanan araştırma raporu bize, firma yönetiminin kurumsallaşması/profosyonelleşmesi açısından ülkemizdeki en iyi örneklerin bulunduğunu varsaydığımız en büyük 500 sanayi firması düzeyinde bile  finansal açıdan yöntemsel sorunlar olduğunu ortaya koymuştur.

24 haziranda yayınlanan İSO Türkiyenin 500 büyük sanayi kuruluşu-2013 araştırma raporu, bu firmaların mali verilerinden hareketle pek çok tespitler yapmaktadır. Araştırma raporunu finansal açıdan ele aldığımızda; 2013 yılı mayıs ayından başlayarak yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler sonucunda gerek Döviz Kurlarında gerekse faiz Oranlarında yaşanan dalgalanma ve yükselmenin, en büyük 500 sanayi firmamız finansman giderlerinde ve karlılığında yarattığı bozulma ilk olarak dikkatimizi çekmektedir.

2012 ve 2013 yıllarına ilişkin karşılaştırmalı kümülatif Gelir tablosu rakamlarının yer aldığı yukarıdaki veriler bize 500 büyük sanayi kuruluşumuzun 2013 yılı net satışlarının bir önceki yıla nazaran enflasyon düzeyinde arttığı yani reel olarak artış sağlamadığı, bürüt satış karında ve faaliyet karlarında reel artış sağladığı ancak Finansman giderlerinin % 122,5 oranda artması neticesinde  net kar rakamında % 8,5 oranın da azalma yaşandığı görülmektedir. 

İSO Türkiyenin 500 büyük sanayi kuruluşu-2013 araştırma raporunda yer alan temel göstergelerdeki değişimlere yer veren yukarıdaki tablo verilerini değerlendirdiğimizde; firmaların öz kaynaklarının enflasyon düzeyinde (% 6,1) arttığı ancak mali kesim borçlarının % 29,7 oranında artığını görmekteyiz. Mali borçların bu denli yüksek oranda artmasında borçlanmanın bir kısmının yurt dışından yabancı para olarak temin edilmesi ve 2013 yılında döviz kurlarının artması da  etkili olmuştur.  Ancak aşağıda yer alan son on yıllık borç/özkaynak verilerini değerlendirdiğimizde; 
firmalarımızın giderek artan oranda yabancı kaynak kullanmakta olduğunu görmekteyiz. Gelişmiş ülkelerde % 70 ler seviyesinde olan borç/özkaynak oranının bizde % 132,4 e yükselmesi düşündürücüdür.  İSO Türkiyenin 500 büyük sanayi kuruluşu-2013 araştırma raporuna göre, aktiflerinin ne kadarlık kısmının borçlanma ile finanse ettiğini gösteren aşağıdaki tablo verileri de firmaların giderek daha fazla oranda borçlanma yöntemini kullandığını yatırım finansmanı yöntemi olarak Sermaye piyasası araçlarına (Tahvil/ bono ihracı, halka arz vb.) başvurulmasının tercih edilmediğini teyit etmektedir.  Özkaynakların toplam aktifler içindeki payında % 50 oranı kritik bir eşik olarak kabul edilmektedir. Gelişmiş ülkelerde ve özellikle sermaye piyasasının daha etkin çalıştığı ülkelerde özkaynakların oranı yüzde 60-70 arasına kadar yükseldiğini dikkate aldığımızda ülkemizde borçlanmanın payının % 57 ye yükselmesi ile bu eşiğin aşıldığını görmekteyiz. Bu sağlıklı bir duruma işaret etmemektedir.
İSO Türkiyenin 500 büyük sanayi kuruluşu-2013 araştırma raporu sonuçlarına göre, Firmalarımızın mali kesim borçlanma kaynağı olarak Banka kredilerini tercih ettiklerini, yatırım finansmanı yöntemi olarak Sermaye piyasası araçlarına (Tahvil/ bono ihracı, halka arz vb.) başvurulması yöntemini tercih etmedikleri görülmektedir. Araştırma, 500 büyük firmamızın mali verilerindeki bozulmanın ana nedenin tetikleyicisi olarak bu borçlanma yapısına işaret etmektedir. Global şirketler banka kredileri dışında diğer finansman araçlarını daha çok kullanmaktadırlar. Türkiye’de şirketlerin borçlarında tahvil ve bono gibi ürünlerin payı % 0’a yakınken bu oran global şirketlerde % 15’e kadar yükselmektedir.
Firmaların yatırım finansmanı yöntemi olarak Sermaye piyasası araçlarına başvurulması yerine banka kredilerini tercih etmesinde, bankacılık sistemimizin gelişmiş ülkeler düzeyinde kendini yenilemesi, bu firmalara cazip kredilere kolayca ulaşma imkanı sağlaması kadar sermaye piyasamızın yeterince gelişip derinleşmemesi de etkili olmaktadır. Sermaye piyasamızda devlet ve bankalar dışındaki aktörlere tahvil/bono ihracı sağlayacak kadar henüz gelişmemiştir. Halka arz yöntemi ile sermaye temin edilmesi açısından da borsamız henüz çok sığ durumdadır.  
BIST verilerine göre 2013 yılında borçlanma aracı ihracı yoluyla sağlanan kaynağın sektörel olarak dağılımını incelediğimizde; toplam 55.649 milyon TL lık kaynağın 48,809 milyon TL lık kısmının Bankalarca, sadece  2.544 milyon TL lık kısmının imalat sanayi tarafından geri kalanın ise diğer firmalarca temin edildiğini görmekteyiz. 
Sermaye piyasası kurulu 2013 yılı faaliyet raporuna göre verilerine göre, Sermaye piyasası kanununa tabi halka açık firma sayısının 605 adet olduğu  ve bunun 421 tanesinin Borsa İstanbul'da işlem gördüğü, bu şirketlerin piyasa değerinin 236,6 milyar USD olduğunu, borsada işlem gören payların değerinin ise 91,5 milyar USD  olduğunu dikkate aldığımızda ülkemiz sermaye piyasasının henüz yeterince gelişip derinleşmediğini görmekteyiz. 
ISO 500 listesinde 1994 yılında 71 kamu firması var iken 2013 yılı listesinde bu sayının 13 e düşmesi, menkul kıymet stokları içerisinde özel sektörün payının 2004 yılında % 10 dan 2013 yılında % 23,5 a yükselmesi ekonomimiz içinde özel sektörün payının/ağırlığının arttığını gösterse de, menkul kıymet stoklarının milli gelire oranının 2004 yılında % 47,9 dan 2013 yılında % 33,7 ye gerilemesi sermaye piyasamızın reel olarak gelişmediğini/derinleşmediği görüşümüzü teyit etmektedir.
Yatırım finansmanı yöntemi olarak Sermaye piyasası araçlarına başvurulmasının yeterince yaygınlaşmamasının altında yatan sorunun genel olarak iki temel unsurdan kaynaklandığını düşünüyorum. Birincisi, piyasanın yeterince kurumsallaşarak yatırımcıya güven veren hale gelmemesi, özellikle yerli yatırımcının  zarar etme endişesi ile tasarruflarını borsaya yöneltmekten geri durması sonucunu doğurmuştur. Borsa İstanbuldaki yabancı yatırımcı payının 2013 sonu itibariyle % 62,3 olması bu tespitimizi teyit etmektedir. Borsaya daha çok yatırımcının yönelmesi, derinleşmeyi artıracak daha fazla firmanın kaynak temini amacıyla borsaya yönelmesine imkan sağlayacaktır. 
İkinci temel hususun ise tasarruf eğilimimizdeki noksanlıktan kaynaklanmaktadır. Bireylerin ve kurumların tasarruf eğiliminin artırılması genel olarak kaynak piyasasının derinleşmesine yol açacaktır. Genel olarak tüketim eğilimi yüksek, tasarruf eğilimi düşük bir toplumuz. Aynı eğilimi firmalar düzeyinde de görmekteyiz. faaliyet/yatırım finansmanı için kredi kullanan firmaların yıl sonu karlarını öz kaynaklarına eklemek yerine kar payı olarak ortaklarına dağıtmasını bu açıdan çelişki olarak görmekteyim. Bu konuda BDDK, nın sermaye yeterliliği rasyosu ile Banka karlarının ortaklara dağıtmaktan ziyade öz sermaye olarak tutulmasını teşvik etmesini bu konuda güzel bir örnek olarak vere bilirim. Yasal olarak ortaklara dağıtılmak zorunda olan kısım dışındaki karların firma bünyesinde bırakılmasını teşvik edecek düzenlemelerin yapılması veya firma yöneticilerinin bu bilince sahip olması gerekmektedir.
Yatırım finansmanı yöntemi olarak Sermaye piyasası araçlarına başvurulması için sermaye piyasasının gelişmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu gelişmenin olması, firmaların kurumsallaşması, şeffaf, güvenilir, hesap verilir yapıya kavuşması, muhasebe kayıtlarının UFRS ye uygun yapılması, tüm bu kayıtların bağımsız denetimden geçirilerek, menfaat sahiplerine güven veren bir yapıya kavuşturulması, firmanın ortaklarından bağımsız profosyonel kadrolarca yönetilmesi, her konuda tam bir standartlaşmaya gidilmesi ile mümkün olacaktır. Bu konularda sağlanacak gelişmeler gerek kaynak sağlayıcıların gerekse kaynak kullanıcıların daha çok sermaye piyasasına yönelmesine ve dolayısı ile sermaye piyasasının gelişip derinleşmesine imkan sağlayacaktır.
İSO Türkiyenin 500 büyük sanayi kuruluşu-2013 araştırma raporu ile ortaya konulan rakamsal veriler firmalarımızın gerek faaliyet gerekse yatırım finansmanında ağırlıklı olarak banka kredilerini tercih ettiklerini gözler önüne sermiş olup, gelişmiş ülke örneklerinden fazla oranda kullanılan bu finansman yöntemi yerine öz sermaye artışına yönelinmesi özellikle yatırım finansmanı yöntemi olarak Sermaye piyasası araçlarına (Tahvil/ bono ihracı, halka arz vb.) başvurulması, riskten korunma yöntemi olarak hadge işlemlerine yönelmesi için  bu konuların bilinirliğinin artırılmasına da ihtiyaç duyulmaktadır.

Müslüm Oymak
Bankacı-Finance Director
Bağımsız Denetçi
SPL- Sermaye Piyasası Faaliyetleri İleri Düzey


Yararlanılan kaynaklar;
İSO En büyük 500 sanayi kuruluşu 2013 araştırması
Sermaye Piyasası Kurulu 2013 yılı faaliyet raporu
BIST Kaynak temininde Alternatif Finansman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder