Türkiyenin en büyük 500 Sanayi kuruluşu – 2013 araştırma sonuçlarına göre, en büyük 500 kuruluşumuzun aktif büyüklüğünün % 57 sinin yabancı kaynaklardan, ağırlıklı olarak da Banka kredilerinden oluşması, firmalarımızın gerek sermaye temini gerekse borçlanma kaynağı olarak sermaye piyasası araçlarını kullanma yetersizliğini ortaya koymuştu. En büyük 500 sanayi kuruluşumuzun sadece 83 tanesinin halka açık şirket olması da bu kanaatimizi teyit etmektedir.
Yatırım finansmanı kaynağı olarak kredi kullanılmasının, sağladığı vergi avantajı nedeniyle firma değerinin ençoklanmasına katkı sağladığı ancak aşırı kredi kullanımının firmaya zarar verebileceği hususu 14.05.2014 tarihli yazımda ele almıştım. Aktif toplamı içinde öz kaynakların payının % 50 olması kritik bir eşik olarak kabul edilmektedir. Gelişmiş ülkelerde aktif toplamının % 60 - 70 inin öz kaynaklardan oluşmasına karşılık en büyük 500 sanayi kuruluşumuzun aktif büyüklüğünün % 43'ünün özkaynaklardan oluşması, ülkemizde öz sermaye finansman kaynağı olarak sermaye piyasası araçlarının yeterince kullanılmamasından kaynaklanmaktadır.
2013 yılı itibariyle Milli gelir büyüklüğü açısından Dünyanın 17. Büyük ekonomisi olmamıza karşılık, halka açık şirket sayısı açısından 31.(*) sırada olmamız, Forbes dergisince yapılan araştırmaya göre; global 2000 listesinde sadece 12 Türk şirketinin, en büyük 1000 halka açık şirket listesinde 14 Türk şirketinin yer bulabilmesi, sermaye piyasamızın global ölçekte ne denli küçük kaldığının teyidi durumundadır. Global ölçekteki sıralamalarda bu denli geri kalmamızın finansman kaynağı olarak sermaye piyasası araçlarının yeterince kullanılmamasından kaynaklandığını düşünüyorum.
Kaynak arayışında olan firmalarımız, finansman kaynağı olarak sermaye piyasası araçlarını kullanarak; tahvil, finansman bonosu, gayrımenkul sertifikası ihraç ederek banka krediler dışında borçlanma imkanı yaratabilecekleri gibi, hisse senetlerini halka arz ederek özkaynak da temin edebilirler. Gerek mevcut sermeyenin gerekse artırılan sermayenin halka arz edilmesi yöntemi bu gün için en fazla bilinen/tercih edilen sermaye piyasası yöntemdir.
Finansman kaynağı olarak sermaye piyasası araçlarından sermeyenin halka arz edilmesinin kullanılmasının gerek firma gerekse yatırımcısı açısından pek çok faydası vardır. Konuya bu açıdan baktığımızda halka arz suretiyle sermaye artışının firmaya sağlayacağı en önemli fayda geri ödemesiz kaynak temin edilmesidir. Kredi ile mukayese ettiğimizde, halka arz suretiyle sermaye artışı yapan firmanın, herhangi bir teminat vermeksizin ve belirli bir faiz ödeme yükümlülüğü olmaksızın sadece elde edilecek kardan pay verilmesi karşılığında, geri ödemesiz kaynağa kavuşmaktadır.
Halka arz yolu ile sermayesini artıran firmaların, öz kaynaklarının artmasına bağlı olarak bilanço rasyoları da olumlu etkilenir. Borç/öz sermaye oranı iyileşen firma daha güçlü mali yapıya sahip olur. Bilanço rasyolarının iyileşmesi, kredi kullanım gereksiniminin azalması, firmanın kredibilitesinde artışa ve dolayısı ile de daha uygun koşullarla krediye ulaşmasına imkan sağlar.
Finansman kaynağı olarak sermaye piyasası araçlarından sermayesini halka arz yöntemini kullanan firmaların gerek SPK denetim/gözetiminde olmaları gerekse kayıtlarını bağımsız denetimden geçirmek zorunda olmaları nedeniyle muhataplarına daha fazla güven telkin etmektedirler. Bu itibar artışı, sermayesini halka arz eden firmaların daha uygun şartlarla kredi bulmalarına da imkan sağlamaktadır.
Sermayesi halka arz edilmiş firmanın ortakları, diledikleri zaman piyasa fiyatı üzerinden borsada hisselerini satarak veya hisse rehini karşılığı bankalardan kredi kullanarak likiditeye sahip olabilirler. Oysa halka açılmamış firma ortaklarının bu olanakları yoktur. Bu açıdan baktığımızda sermayenin halka az edilmenin firma ortaklarına likidite ve uzun vadede çok iyi bir çıkış stratejisi imkanı sağladığını söyleyebiliriz.
Finansman kaynağı olarak sermaye piyasası araçlarının istenen seviyede kullanılabilmesi Sermaye piyasamızın gelişmesi/derinleşmesi, bu gelişme/derinleşmenin olması ise halka arz edilen firma sayısındaki artış kadar, tasarruflarını borsaya yönlendirecek yatırımcı sayısı/tutarında ki artışa da bağlıdır.
2013 yıl sonu itibariyle yaklaşık 200 milyar TL civarında olan hisse senetlerimizin yaklaşık 125. Milyar TL lık kısmının yabancıların elinde, bireysel yatırımcılarımızın portföy büyüklüğü 35-40 Milyar TL civarında, geri kalanı da fonların, şirketlerin elindedir. Borsada 10.000 TL nın üzerinde yatırımı olan bireysel yatırımcı sayısının sadece 220 bin civarında olması, vatandaşlarımızın ilgisizliğini teyit etmektedir. Tabi bunun nedenlerini sorgularken, spekülatif hareketler nedeniyle bireysel yatırımcıların uğradığı zararlar ve bazı şirketlerin hisse senedi değerinin ihraç fiyatının çok altında olması ilk aklımıza gelenlerden. Bu açıdan bakıldığında; finansman kaynağı olarak sermaye piyasası araçlarının yaygın şekilde kullanılabilmesi, sermaye piyasamızın gelişip derinleşmesi için bireysel yatırımcının korunması ve güveninin tekrar kazanılması ile işe başlanması gerektiği kanaatindeyim.
Müslüm Oymak
Bankacı-Finance Director
Bağımsız Denetçi
SPL- Sermaye Piyasası Faaliyetleri İleri Düzey
(*) Credit Risk Monitor internet sitesinin yaptığı araştırmaya göre
Yararlanılan kaynaklar :
90 lı yıllar Yüksel reel faiz ortamında herkesin tahvil ve bonodan para Kazandığı bir dönem oldu. 2000 li yıllar ise konut Sektörünün büyüdüğü ve inanılmaz kar marjlarının oluştuğu bir sektöre tanıklık hattı. 2000 yılından bu yana konut sahipliğinin milli gelirdeki Payı %7 lere çıkarken tasarrufların milli gelire oranı da Düşüş gösterdi. Herkes konut imalatından ya da alım satımından ciddi paralar Kazandı. Bu dönemde borsaya kimse ilgi duymaz. Gayrimenkul gibi daha Yüksek kar marjları olan ve risksiz yatırım enstrümanları varken niçin borsaya gidilsin? Kaldı ki borsa ne denli Güvenilir. Daha küresel kriz Öncesinde 20000 lerde olan endeks ülkeye dışarıdan gelen yabancı sermayenin zoraki ilgisi sayesinde 100000 lere gelmedi mi?
YanıtlaSilIlhami Dürüs, SMMM, External Auditing
Branch Manager / Halkbank
Saygıdeğer meslektaşım, yorumlarınıza katılıyorum. Sizin de işaret ettiğiniz gibi ülkemizdeki tasarruf oranı düşmekte (%12). Oysa kalkınmamız için tasarruf eğilimimizi artırmamız lazım. Bunu sağlamanın bir yolu da, bireysel yatırımcıyı korumaya alarak tekrar Borsaya ilgi göstermesini sağlamaktan geçiyor. Eğer bunu sağlarsak firmaların da bu kaynaktan beslenerek yatırım yapmalarına da olanak sağlamış oluruz.
Sil