1 Şubat 2015 Pazar

Döviz kurlarının yükselmesinin nedenleri

Ocak ayının son iki haftasında USD döviz kurunun Türk Lirası karşısında hızlı bir tırmanışa geçerek 2,27 TL dan 2,45 TL seviyesine yükselmesi, döviz kurlarının yükselmesinin nedenleri ve kurdaki bu yükselmenin nereye kadar süreceği sorusunu akıllara getirmektedir. Bu konuda bir fikir söyleyebilmek için Döviz ve Faiz piyasalarında yaşanmakta olan son gelişmeleri bir arada gözden geçirmemiz gerekiyor.

Döviz kurlarının yükselmesinin, nedenlerini anlamak için son iki haftalık gelişmelere baktığımızda dikkatimizi çeken ilk husus, gösterge tahvil faiz oranı ile döviz kurlarının zıt yönlü olarak hareket etmekte olmasıdır. 14 Ocak sonrasında faiz oranının % 7,39 dan % 6,89 a düşmesine karşılık USD döviz kurunun 2,2788 den 2,4437 ye  yükseldiğini, Döviz ve Faiz piyasaları arasındaki ahengin bozulduğunu görmekteyiz. Merkez bankasının faiz oranlarını düşüreceği yönünde oluşan kuvvetli beklenti, Ocak ayı ortalarından itibaren faiz oranlarının düşmesine neden olmakta ve piyasa faiz oranının artarak döviz kurlarındaki artışı durdurmasını/dengelemesini engellemektedir.


Normal piyasa şartlarında döviz kurlarında artış olduğunda faiz oranının da artarak piyasayı tekrar dengeye oturtması beklenirdi. Nitekim. 10-15 Aralık tarihleri arasında  USD kurunun 2,2667 den 2,3687 ye yükselmesinin  faizlerin % 8,11 den % 8,75 e kadar yükselmesi ile faiz piyasasında karşılığını bulduğunu, döviz ve faiz piyasasının aynı yönde hareket ederek piyasanın kendi içinde dengeye geldiğini görmekteyiz. 

20 Ocak tarihinde gerçekleşen Merkez Bankası Para politikası kurulu toplantısında alınan faiz kararını (*) ve bu karara ilişkin eleştirileri hepimiz biliyoruz. Teorik olarak bağımsız olduğu varsayılan Merkez Bankası Başkanının Ocak ayı enflasyon oranının 1.00  puan üzerinde gerileme olması durumunda 4 şubatta olağan üstü toplantı yapacağını açıkladı, Faiz oranının yüksekliğinden yakınanları bir derece memnun etse de bu açıklama döviz kurlarının yükselmesinin nedenlerini ortadan kaldırmak yerine adeta ateşe benzin dökme etkisi yaparak döviz kurlarının daha da hızlı artmasına neden oldu.

Döviz kurlarının artmaya devam etmesi halinde, 3 Şubatta açıklanacak Ocak ayı enflasyon verileri akabinde merkez bankası para politikası kurulunun olağan üstü toplantı yaparak Politika faizi veya Faiz koridorunda kayda değer indirim yapmasının, hatta olağan üstü toplantı yapmasının dahi zorlaşacağını düşünüyorum. Nitekim 30 Ocak tarihli merkez bankası duyurusunda yer alan " Yakın dönemde gözlediğimiz piyasa hareketleri Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) öngördüğü faiz indirim sürecinin temkin düzeyiyle uyumlu değildir." ifadesi, faiz oranlarını indirme konusundaki tereddüde işaret etmektedir.

Önümüzdeki haftadan başlayarak Merkez Bankasının piyasaya USD satışı ve/veya döviz talebini kısıcı ilave önlemler alarak döviz piyasasının ateşini düşürmek içinin girişimde bulunmasını, döviz kurlarının yükselmesinin nedenlerini bertaraf etmeye çalışmasını bekliyorum. Bu girişiminde başarılı olursa belki o zamana faiz oranlarında bir miktar indirim yapabileceğini, döviz piyasasında kurların yükselmeye devam etmesi halinde, merkez bankasının faiz indirim kararını ertelemek zorunda kalacağını düşünüyorum. Mevcut piyasa koşulları altında USD kurunun 2,5 seviyesine kadar yükselebileceğini, gösterge tahvil faiz oranının yükselişe geçerek piyasayı dengeleyeceğini düşünüyorum.   Enflasyon oranının düşmesine bağlı olarak döviz kurları ve piyasa faiz oranının tekrar gerileme sürecine girebileceğini öngörebiliriz.

Merkez Bankası yayınladığı Enflasyon Raporunda 2015 yılı TÜFE  beklentisini % 5,5 olarak revize etmiştir. Piyasa faizinin bunun bir miktar üzerinde olması gerektiğini ve bu gün itibariyle gösterge tahvil faiz oranının % 6,89 olduğunu dikkate aldığımızda, Merkez bankasının para ve faiz politikaları ile yönlendirmeye çalıştığı piyasa faizinin önümüzdeki bir yıllık süreçte en fazla 100 baz puan gerileyebileceğini görmekteyiz. Bu nedenle Merkez bankasının önümüzdeki dönemde faiz indirim kararlarını alırken büyük oranlı indirim beklentisi içinde olmak gerektiğini düşünüyorum.

Döviz kurlarının yükselmesinin nedenlerini anlamak için Döviz ve Faiz piyasası verilerini incelediğimizde, iç ve dış pek çok ekonomik ve siyasi gelişmenin etkisi ile döviz kurlarında ve faiz oranlarında iniş ve çıkışların yaşanmakta olduğunu görmekteyiz. Son zamanlarda USD para biriminin değerlenmesinin sadece yerel bazda faiz oranları ile açıklamak, sebebini buna bağlamak da yetersiz olacaktır. ABD ekonomisinde büyüme, işsizlik ve enflasyon verileri çok iyi olmasına karşılık rakip rezerv para birimi olma iddiasındaki EURO bölgesinde işler hiç de iyi gitmiyor. ABD nin para birimi olan USD nin tüm para birimlerine karşı değer kazanmasında bu verilerin de etken olduğunu dikkatten kaçırmamak  gerek. 

Döviz kurlarının yükselmesinin nedenleri ne olursa olsun, döviz kurlarında volatilitenin arttığı, şok yükselme ve düşüş dönemlerinde soğukkanlı olunarak pozisyon değişikliği yapmaktan kaçınmalıyız. Makul bir süre beklendiğinde her çıkışın bir inişi ve her inişin de bir çıkışı olduğu  görülecektir. Unutmayalım "piyasada beklentiler alınır, gerçekler satılır" ...


Müslüm Oymak
Bankacı 



Not: Yorumlar yatırım tavsiyesi değildir, unvanım ile ilişkisi yoktur


(*) Faiz koridoru (% 11,25 - 7,50), Politika faizi (% 7,75), Piyasa yapıcı bankalara borçlanma imkanı (% 10,75) ve Geç likidite penceresi faizi (%12,75)

Yararlanılan kaynaklar:
TCMB ParaPolitikası Kurul kararı
TCMB 2015 Enflasyon raporu
http://www.bigpara.com/haber
http://www.bloomberght.com/piyasalar

5 yorum:

  1. enflasyon,faiz ve kur ilişkisinde ; öncelikle tl degerinde gelir ve giderin pozitif artışı faiz ve kur degerlerinde önem arzetmezmi. para politikaları sonuç degılmidir.para politikası ile baslamak sığ bir yaklasım olmazmı.
    tayfun erol
    yönetici / ermad maden ltd stı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tayfun bey, faiz ve kur kısa vadede makro ekonomik verilerden farkı yönde hareket edebilir. Ama uzun vadede uyumlu hale gelirler. Ülkemiz örneğinde de döviz kuru artış oranı ve piyasa faiz oranının uzun vadede enflasyon oranına uyumlu hale geleceğini, bu olmaz ise enflasyon oranının tekrar yükselme eğilimine girmek durumda kalacağını söyleyebiliriz.

      Sil
  2. Politik faizin düşürülmesinden ve arkasından Rusya'nın da süpriz bir çıkış yapması ile 2 puanlık bir indirim yapması birden Wall street'in sesini kesiverdi. Asıl büyük darbe Çin ve Japonya'dan gelecek anlaşılan.
    ABD eski günlerini arıyor ama artık o günler birer nostalji olarak kalacak.
    Son yıllarda Yuan anlaşmaları ve vadeli altın sözleşmeleri beklentilerin üzerine çıkınca risk yönetimleri birden alarm vermeye başladı.Euro bölgesinin negatif faize girmesi ABD'nin akıl almaz yöntemlerini aktifleştirdi. Ama bu oyun tutmaz.
    Yakında da göreceğiz zaten.
    Aslında ABD en çok avrupa birliğinden korkar iken arka bahçesindeki kedi'yi aslan ettirdi. Öyle bir aslan oldu ki en sonunda Çin'den yapılan bazı kalemlere %89 gümrük vergisi koydu.
    Dolar,tüm uluslararası piyasalarda bir volatilite yaratarak kaygılar satın alınacak ancak kaygıların gerçek dışı olduğu görüldüğünde de nasıl çakılacağını göreceğiz.
    Tabii bu arada böyle bir yükselişin Çin'i daha güçlü yapacağını da biliyorlardır. Özellikle Çin bu dolar yükselişinde elindeki stokları çok iyi kullanacağı da bir gerçektir.
    Özellikle Afrika konusunda yüksek likidite ile Çİn ABD'nin bir numaralı rakibi durumuna geçmiştir.
    Bu arada akıllı ülkeler ellerindeki dolarları gelecekteki ticareti görerek Yuan'a dönüştürürler ise kazançlı çıkacaklarına eminim. :)
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gökhan bey, Uluslararası konjöktürel gelişmeler konusunda çok yararlı bir özet yapmışsınız. Ekonomisi sürekli büyüyen ve dış ticaret fazlası veren ÇİN, en büyük ikinci ekonomi haline geldi ama ben YUAN'ın rezerv para haline gelmesinin çok da kolay olmayacağını düşünüyorum.

      Sil
  3. PARAN MI VAR DERDIN VAR AQ. BENDE YOK O YUZDEN RAHATIM.

    YanıtlaSil