5 Nisan 2014 Cumartesi

Döviz Kurunun Geleceği

2,3875’ TL’ ya  kadar çıkan USD kurunun seçim öncesinde 2,17-2,25 aralığında dalgalandıktan sonra bu günlerde 2,1130 TL’ ya kadar gerilemesi, akıllara bundan sonraki süreçte Döviz kurunun geleceğinin ne olacağı, daha fazla düşmeye devam edip etmeyeceği sorusunu getirmektedir.

Döviz kurunun geleceğinin ne olacağını sorusunu cevaplayabilmek için, günlük gelişmelere göre meydana gelen küçük dalgalanmaları göz ardı ederek baktığımızda  Döviz kurunun pek çok değişken tarafından belirlendiği görmekteyiz. Ülkemiz ekonomisinin yıllık bazda yaklaşık 60 Milyar dolar lık Cari açık sorununun  bulunması nedeniyle bu açığın finanse edilebilmesi için, TL yatırım enstrümanları  (Tahvil, Bono, Hisse Senedi vb.)’ nın getirilerinin (Faiz, Hisse senedi pirimi, Kar payı ), Döviz bazlı getirisinden (Kur farkı, YP Faizi) daha fazla olmasını gerekmektedir. Yaklaşık son 10 yıllık dönemi dikkate aldığımızda, Döviz fiyatındaki dalgalanma nedeniyle oluşan kısa dönemli periyotlar hariç tutulduğunda, uzun dönemli olarak TL enstrümanlarının getirisi her zaman YP getirisinden fazla olmuştur. Ekonomimizin dengesi, cari açığın finansmanı bunu gerektirmektedir.


Aralık ayı ortalarından itibaren artışa geçen döviz kuru, T.C Merkez Bankasının 29.01.2014 tarihinde aldığı kararla, gecelik borç verme  faiz oranını % 12’ ye yükseltmesi ile frenlenmş, 2,3875 TL’ ya kadar yükselen USD kuru 2,1130’e kadar geriletilmiştir. Merkez bankasının bu operasyonu Döviz kurunun geleceği ile ilgili artan endişeleri gidermiştir. Bu gün için ikinci el piyasada gösterge tahvil faiz oranı yıllık % 10,60 olarak işlem görmekte olup, Döviz kurunun geleceğinden yükselme yönünde endişe edilmesinin önündeki  en büyük engel, TCMB’ nın  uyguladığı faiz politikası ve 100 Milyar Doları aşan Döviz Rezervi ile desteklenen güçlü duruşu oluşturmaktadır.

Cari açığın bir önceki yıla göre 16 Milyar 507 Milyon Dolar artarak 2014 yılı soru itibariyle 65. Milyar 4 milyon Dolara yükselmesi üzerine Aralık ayında alınan bir dizi talep kısıcı önlemler ve Döviz kurundaki artış, Cari işlemler açığın üzerinde hemen düzeltme etkisini göstermeye başlamıştır. Nitekim Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından 12.03.2014 tarihinde  açıklanan verilere göre cari işlemler açığı, bir önceki yılın ocak ayına göre 932 milyon dolar azalarak yıllık bazda 64 milyar 8 milyon dolar’ a gerilemiştir.

İçinde bulunduğumuz piyasa şartlarında döviz kurunun geleceğini öngörebilmek için, piyasada  geçerli olan döviz kuru’nun aşırı değerli olup olmadığını anlamak gerekmekte bunun için de TCMB  tarafından hesaplanan Reel Efektif Döviz Kuruna bakmak gerekir. (Kaynak T.C.M.B.)


2003 yılı 100 kabul edilerek hazırlanan yukarıdaki TÜFE bazlı Reel Döviz Kuru endeksleri, ülkemiz fiyat düzeyinin, dış ticaret yaptığımız ülkelerin fiyat düzeyine oranının  ağırlıklı geometrik ortalaması alınarak hesaplanmaktadır.  Yukarıdaki grafiği dikkate aldığımızda, ülkemiz para biriminin Mart 2014 itibariyle; TÜFE bazlı endekse göre dengede olduğu (Endeks 102,19), Gelişmiş ülkeler para birimine göre  % 10 oranında değerlenmiş olduğu (Endeks 110,50) ve Gelişmekte olan ülkeler para birimine göre ise % 18 oranında değer kaybetmiş (Endeks 82,90) durumda olduğu görülmekte olup, Şubat 2014 itibariyle ülkemiz para birimi üzerinde enflasyonist bir baskı kalmadığı, Mayıs 2013 te başlayan düzeltme hareketinin ulusal paramız üzerindeki aşırı değerlenme riskini aldığı, Döviz kurunun geleceği ile ilgili olarak artış yönünde endişe duymamıza gerek olmadığı sonucuna ulaştırmaktadır.

Reel Efektif Döviz Kuru endeksini geriye doğru incelediğimizde, son 11 yıllık süreçte  endekste beş defa kayda değer dalgalanma olduğu,  TÜFE bazında değerlenen endeksin iç veya dış gelişmelerden tetiklenerek düzeltme hareketi yaptığı ve tekrar düşerek dengeye geldiği görülmektedir.

Tarih
Maksimum (Endeks)
Tarih
Minimum    (Endeks)
Mart 2004
111,63
Haziran 2004
99,29
Şubat 2006
122,76
Haziran 2006
100,24
Ağustos 2008
131,08
Mart 2009
109,49
Kasım 2010
131,02
Ağustos 2011
103,57
Nisan 2013
121,43
Ocak 2014
101,64
Bir ülkenin ulusal parası yabancı paralar karşısında aşırı değerlendiğinde, herhangi bir iç veya dış gelişme bu hareketi başlatabilmektedir. Aslında 2001 yılında Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Anayasa fırlatılmasından kaynaklandığı söylenen  kriz de aynı nedenle meydana gelmiştir. O tarihte uygulanan Döviz Kuru Çıpasını esas alan ekonomi programı nedeniyle TL aşırı değerlenmiş  (1995 yılı verilerini baz alan TÜFE bazlı endeks 150’ ye kadar yükselmiş) olup, bu ortamda en ufak bir iç/dış gelişme bile düzeltme hareketini başlatacak durumda iken, Anayasa fırlatılması buna sadece vesile olmuştur. O tarihte Merkez Bankasını Döviz rezervinin yetersiz olması gibi nedenlerle döviz kurundaki düzeltme hareketi paniğe dönüşmüş, aşırı dalgalanma olmuştur. Bu krizden önemli dersler çıkaran ülkemizde uygulanan güçlü ekonomi politikaları, sıkı mali disiplin ve Merkez Bankasının 100 Milyar Doları aşan döviz rezervi ile desteklenen güçlü duruşu, bu gün için Döviz kurunun aşırı yükselmesinin ve reel kur endeksindeki düzeltme hareketlerinin aşırıya kaçmasının ve döviz kurunun geleceği ile ilgili endişe duyulmasının önündeki en büyük engeli oluşturmaktadır.

Nisan 2013 itibariyle reel kur endeksi 121,43’ e yükselmiş iken Tahvil faiz oranlarının % 4,61’ e kadar düşmesi (cazibesini yitirmesi) ve başlayan gezi olaylarının etkisi ile düzeltme hareketi başlayatak Ocak 2014 itibariyle 101,64’ e gerilemiştir.

Teknik analiz yöntemi ile yukarıdaki grafiği inceleyerek Döviz kurunun geleceğini öngörmeye çalıştığımızda;  Şubat 2014 itibariyle TL’ daki değer şişkinliğinin giderilmiş durumda olduğunu ve önemli bir iç/dış gelişme olmadığı, her şeyin ekonominin doğal akışı içerisinde gerçekleşeceği varsayımı altında, Mart 2014 tan itibaren TL’ nın tekrar değer kazanma sürecine  girildiğini, Mart ayı ortasından itibaren döviz kurlarında başlayan düşüşün bu süreci başlatmış olabileceğini söyleyebiliriz.

Döviz kurunun geleceğini Temel analiz Yöntemleri ile değerlendirdiğimizde; Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Amerika Merkez Bankası (FED)’in politika faiz oranını % 0,25 te tutmaya devam etmesi,  2013 yılının ilk iki aylık döneminde % 62,5 olan İhracatın İthalatı karşılama oranının 2014 yılının ilk iki aylık döneminde % 68,2’ ye yükselmesi, Aralık 2013 te açıklanan taksit kısıtlamasının da etkisi ile ithal elektronik eşya alımında gözlenen düşüş ile de desteklen cari açıktaki düşüş eğilimi, artan iç siyasi istikrar nedeniyle düşen ülke risk primi ve Uluslar arası Kredi Derecelendirme kuruluşu FİTCH’ in 04.04.2014 tarihli raporu ile ülkemizin (BBB-)  kredi notu ve (Durağan) görünümünü teyit etmesi, önümüzdeki dönemde TL’ nın değer kazanması ihtimalini destekleyen veriler olarak değerlendirilebilir.  

Netice itibariyle; yukarıdaki verileri özetleyecek olursak, önümüzdeki dönemde küçük iniş ve çıkışlar olabileceği ama döviz kurunun geleceğinin ana istikametin TÜFE bazında TL’ nın değer kazanması yönünde olacağını ama yukarıdaki tahlilde veri olarak alınan iç ve dış gelişmelerin de yakından izlenmesi gerekeceğini hatırlatmak isterim. Bireysel yatırımcıların Döviz kuru hareketlerinden kazanç sağlamak amacıyla spekülatif işlemlere yönelmekten uzak durması, döviz bazlı kazancı olmayanların döviz bazlı borçlanmamaları, kur riski almamaları, bireysel tasarruflarını değerlendirirken, güvenilir enstrümanlara yönelmeleri ve sepet yöntemi ile riski dağıtmalarını tavsiye ederim.

NOT: Yukarıdaki değerlendirmeler bilgi amaçlı olup herhangi bir taahhüt içermemektedir

1 yorum:

  1. Müslüm bey. yazılarınızdan oldukça yararlanıyorum. Teşekkürler.
    M.Tevfik ÖZÇELİK.

    YanıtlaSil